Abdurahman Deniz Uğurlu

Abdurahman Deniz Uğurlu

[email protected]

Hakkımızı helal etmiyoruz 8

07 Mayıs 2009 - 21:00

Muhammed Enes'in bacağı 3. kez alçıya alınacaktı. Biz ise artık gözyaşlarımıza hâkim olamıyorduk. Diyarbakır Hastaneleri bizim değişmez mekânımız olmuştu bundan sonra da olmaya devam edecekti...

 

Doktor M. Enes'i alçı odasına aldıktan sonra bacağına herhangi bir müdahale etmeden alçıya aldı. M. Enes ise adeta bakışları ile bizden imdat istiyordu. Belli ki, o küçük bedeni artık çekilen bu acılara dayanamıyordu. Oğlumun bu şekilde acı çekmesi ve bizim hiçbir şey yapamamamız bizde de tarif edilemez bir acıya neden oluyordu.

Doktor kendisinin sadece geçici olarak bacağı alçıya aldığını, hocasının saat 09.30'da gelip kırık bacağı görmesi gerektiğini söyledi. Saat 07.00'ye geliyordu. Tam 2,5 saat görevli doktorun gelmesini bekleyecektik. Muhammed Enes ise ayağı alçıya alındıktan sonra annesinin kucağında uyumuştu.

Geceleyin sabaha kadar uyumamıştım diyebilirim ki, hayatımın en acı gecesini yaşamıştım. Ortopedi bölümünün koridorunda çaresizce gezinirken, odaların birinde bir tanıdık gözüme ilişti. Görmüş olduğum kişi eski mahallemizden komşumuz olan bir bayandı. Bayan odada tek başına olduğundan dolayı içeriye girmeyi uygun görmeyip yoluma devam ettim. Koridorun sonuna gelmişken az önce görmüş olduğum bayanın kocasına rastlayıp hal hatırını sordum.
Ayak üstü konuşmamızda eşinin ahatsızlıktan dolayı ayağının dizden aşağısının kesilmiş olduğunu söyledi. Bu haberle beraber acılarım ikiye katlanmıştı. Basit bir kırıktan sonra acaba Muhammed'in ayağı da mı Allah göstermesin böyle olacaktı?

Saat 08.00'e gelmesiyle beraber hastanede hareketlilik artıyordu. Ortopedi bölümündeki doktorlar ortopedi bölümüne gelir gelmez doktorlar için hazırlanmış odaya geçip orada kahvaltı yapıyorlardı. Saat 08.30 civarı doktorların odasına girdiğim zaman ise kulaklarıma inanamamıştım. Doktorlar odasındaki gündem konusu M. Enes'ti. Nöbetçi Doktor M. Enes'in başından geçenleri yeni gelen doktorlara anlatmıştı.(Dün “07.05.2009 tarihinde” Dicle Üniversitene gittiğimde aradan geçen 9 aya rağmen Muhammed Enes'in durumunun konuşulduğunu öğrendim)

 


Doktorlar bir yaşına bile girmemiş çocuğun hangi amaçla ameliyat yapıldığına bir anlam veremiyorlardı. Yapılan ameliyatın çok gereksiz bir ameliyat olduğunu, sırf para kazanmak amacıyla yapıldığını söylüyorlardı. Çocuğun ayağına takılan fisketör ise tam bir fiyaskoydu. Çoklu kırıklarda ve yetişkinler için kullanılan fisketör daha bir yaşına girmemiş çocuğa takılmıştı.

Nihayet ortopedi bölümünde görevli Doç Dr. Hüseyin Arslan gelmişti. Hoca geldikten sonra nöbetçi Doktor, M. Enes hakkında hocaya bilgi vermişti. Görüşme bittikten sonra nöbetçi doktor ve başka bir doktor beni yanına çağırdı. Doktorların söyledikleri ise dehşet vericiydi. M. Enesin kemiklerinin takılan fisketörden sonra yapay kaynadığını, Ayağına şu an hiçbir müdahale yapmayacaklarını, acilen Muhammed Enes'in ayağına takılmak üzere “Uzun Yürüme Cihazı” almam gerektiğini söylediler. Ayrıca her söylenene aldırmama mı ? Hocalarının çocuk kırıklarında uzman olduğunu, kendi çocuklarının da ayağı kırılsa Hüseyin hoca'dan başkasına götürmeyeceklerini, benimde ondan başkasına gitmemem gerektiğini ısrarla söylediler.

Doktorların yanından ayrıldıktan sonra tatmin olmak için eşim ile beraber Doç. Dr. Hüseyin Arslan'ın yanına gittik. Doktor Hüseyin Arslan bizimle olan konuşmasında: “Muhammed bundan sonra benim hastamdır. 15 gün sonra tekrar geleceksiniz. Size söylediğim uzun yürüme cihazını muhakkak medikalcıdan alıp kullanın. Çocuğun o cihazla yürümesini sağlayın.“ dedi.
Muhammed'in ayağının uzun bir süreçten sonra iyileşeceğini, çeşitli teknikler deneyeceğini, gerekirse M. Enes'i 1-2 kez daha ameliyat yapabileceğini söyledi.

 

M. Enes'in ameliyat edilmesinin yanlış olduğunu aynı M.Enes gibi yanına çok hastanın geldiğini, hepsinin de para kazanmak amaçlı, Hipokrat yeminini unutan doktorlar tarafından ameliyat edildiğini ve aynı sonucun meydana geldiğini yeniledi. Doktorun son söyledikleri ise çok ilginçti. Doç Dr. Hüseyin Arslan, “Şu an çocuğun ayağı kırık, doktor arkadaş sadece alçıya almış, herhangi bir müdahale yapmadı. İnanıyorum bu çocuk ameliyat yapılmasaydı, kendi yatağında uyusa çoktan iyileşmişti.” dedi

Neler yapılmıştı bizlere, sırf birkaç kuruş birileri kazanıp, pis midelerini doldursun diye başımıza neler gelmişti. Ateş düştüğü yeri yakmıştı. Özel Hastanede görevli olan Muhammed Enes'in ayağını ameliyat eden doktor belki de bizden kazandığı para ile eşi ve çocukları ile tatil yapmıştı. Ama iman ettiğimiz hesap günü vardı. “Kim Zerre kadar Şer Yapmışsa Muhakkak Bunun Hesabını Verecekti”

(SON)

Bu yazı 2564 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum