Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

BEYHUDE BİR GİRİŞİMİNİN ARDINDAN

18 Temmuz 2016 - 09:52

Rivayete göre, gökyüzüne doğru yükselen upuzun bir hurma ağacının tepesinde yavrulamış olan bir güvercin varmış. Ağaç uzadıkça güvercin yuvasını en tepeye nakleder, ama bunu yapmak için binbir zahmet çeker, ağaç çok yüksek olduğundan yorgunluktan tükenirmiş. Nakil işi bitince güvercin yumurtlar, sonra da kuluçkaya yatarmış. Yavrular çıkıp palazlanınca, bu durumu bilen bir tilki yavruların yerinden kalkma çağı gelince ağacın dibine oturarak güvercini tehdit eder, yavrusunu ona atmadığı takdirde yukarıya tırmanmakla gözünü korkuturmuş. Güvercin de ister istemez yavrusunu ona atarmış. Derken yine bir gün güvercinin iki yavrusu palazlanmış ve o sıralarda bir balıkçıl kuşu yerleşmiş hurmanın tepesine. Güvercini mahzun, kederli ve çok tasalı görünce balıkçıl sormuş:

`Ey güvercin, neden seni solgun ve kötü bir durumda görüyorum?`

`Balıkçıl kardeş! Bir tilki musallat oldu! Yavrularım palazlanınca hurmanın dibinde bağırarak beni tehdit ediyor. Ben de korkup ona atıyorum yavrumu.`

`Tekrar bunu yapmak için geldiğinde bu kez ona yavrunu atmayacağını söyle. Ve de ki: Hadi tırman . yanıma da canını tehlikeye at! Bunu becerebilirsen iki yavrumu yersin. Ben de uçup kurtarırım kendimi!`

Bu hileyi güvercine öğrettikten sonra balıkçıl uçup gitmiş ve bir nehir kıyısına konmuş. Derken tilki her zamanki gibi gelip oturmuş hurmanın dibine ve tehditler savurmaya başlamış. Güvercin de balıkçılın öğrettiği cevabı vermiş. Bunun üzerine tilki şaşkınlıkla bunu ona kimin tavsiye ettiğini sormuş. Güvercin balıkçılın adını verince tilki dönüp nehir kıyısındaki balıkçılın yanına gelerek sormuş:

`Ey balıkçıl! Rüzgâr sağdan eserse başını nereye koyarsın?`

`Sol yanıma!`

`Peki soldan eserse?`

`O zaman sağ yanıma ya da arkama!`

`Ya her yönden eserse ne yaparsın?`

`Tabii ki kanatlarımın altına sokarım!`

`Kanatlarının altına nasıl sokabilirsin ki? Senin için pek mümkün görmüyorum bunu ben!`

`Evet, yapabilirim!`

`Nasıl yaptığını bir göreyim o zaman! Doğrusu Allah siz kuşlar topluluğunu bizden daha üstün yaratmış! Bizim bir yılda anlayabildiğimizi siz bir lahzada anlıyor, bizim bir senede gittiğimiz yere siz bir saatte varıyorsunuz, soğuktan korunabilmek için başınızı kanatlarınızın altına sokabiliyorsunuz! Tebrik ederim sizi. Ama bunu nasıl yaptığınızı bir görsem diyorum!`

Bunun üzerine balıkçıl hemen başını kanatlarının altına sokmuş. Tilki de fırsattan istifade sıçramış üstüne balıkçılın ve onu kıskıvrak yakalayıp sertçe başını dürterek kırıvermiş boynunu. Sonra da:

`Ey kendi kendisinin düşmanı! Sen güvercine akıl verdin ama kendine bir çare bulmaktan aciz kalıp düşmanın eline düştün!` demiş. Ve bu sözlerin ardından yaralı kuşcağızı öldürüp yemiş.

Hikaye bu ya…

Ne yazık ki her seferinde kendi ayakları üzerine durmaya çalışınca bu ülke, yavrularını hep kurban vermiştir. Lakin, artık bu çocukları kurban vermemeye çalışan bir nesil ve toplumsal bir kararlılık var. Ve bu kararlılıkla dünyaya ders vermeye niyetli bir halk …

Dünyevi fikirleri benimle tamamen zıt bir dostum gece yarısı arıyor: Ses tonundan çok samimi bir şekilde “ Hocam ne yapacağız?” Evet bu sistemi sevmiyorum ama, darbecileri hiç sevmiyorum; sonuna kadar sizinleyim…

Herkes şaşırmış durumda. Cesur gençler, tamamen şaşırmış. Korku, heyecan ve ilk tepki,birbiriyle karışmış…

Darbe gerçekten de darp mı demekti?

Bu coğrafyanın kaderi mi bu darbeler?

Bu ülkenin yönetim sistemi ne zaman oturacak?

Bu halk sürekli bu korkuyla mı yaşayacak?

Efendi mi, köle mi olacak bu halk?

Bu ülke ne zaman sınıf atlayacak ve muassır bir ülke olacak? Sorunlar, sorular sorular…. Sorulara cevap ararken, yakın dostlarım ve dava arkadaşlarımla istişare edip meydanlar, diyoruz. Telefon ve interneti kullanarak tüm tanıdıkları haberdar ediyoruz. Birkaç, “düşmanımın düşmanı dostumdur” zihniyetindeki hainler dışında tepkiler olumlu ve kararlı…

Siverek Halkı’nı ilk kez bu kadar ciddi ve kararlı görüyorum. Siverek Kaymakamı, Siverek Belediye Başkanı, Ak Parti İlçe Başkanı, tarihin en kararlı ve riyasız konuşmalarını yapıyorlar. Tüm kelamlarının kalpten çıkıp kalbe işlediğini, halkın verdiği tepkilerden anlamak zor olmuyor...

Bu kadar samimi ve boyun eğmeyeceğini belirten kitleyi bir araya getiren unsur neydi acaba? Köyden, sopalarıyla, av tüfekleriyle gelenlere şahid oldum. Arabalarının bagajlarına mevcut silahlarıyla tetikte bekleyen cesur yüreklere(Braveheart) şahit oldum.

Mülki amirimizin ve Başkanlarımızın müspet konuşmaları kitleleri yatıştırmış, sivil toplum kuruluşları yek vücut olmuştu.

Hiç ummadığımız insanları alanlarda görmek bu halkı bir arada tutmanın imkansız olmadığının müşahidi oldum.

İlkokul yıllarında okuduğumuz kurtuluş savaşı hatıralarını anımsadım. Yaşlı teyzeler, sarıklı dedelerimiz, engelli kardeşlerimiz adeta ölmeye gelmişlerdi alana.

Sabaha yakın, dualar ve sloganlarla olayın bastırılmak üzere olduğunu öğreniyoruz. Şükür secdeleri bizi rabbimizle buluşturuyor.

Hakikaten Anadolu Halkı bir kez daha üstün karakterini ortaya koymuştu. Gelecekteki nesillere örnek bir davranış sergilemişti.

Önceki darbeleri örnek alarak darbe yapmaya kalkışan bedbahtlar bir konuda yanıldılar. Halk eski halk değildi artık. TRT binasının ele geçirilip, halkın umutlarını kesmek klasik bir yöntemdi. Fakat halk, artık evrensel düşünüyor, yıllardır gönül verdikleri siyasi partilerinin kendilerinin kırmızı çizgileri olduğunu sokaklara çıkarak ispatlıyordu.

TRT dışında yüzlerce kanalın olduğu bu ülkede, zorla muhtıra okutmak hangi mantığın ürünüydü? İlk yakalanan darbecilerin simaları tipik bir F tipi yapılanmayı hatırlatırken, Pensilvanya’dan da” bende darbelerden çok çekmiş biri olarak darbelere karşıyım” yalanı sosyal medyada yer alıyordu. Bizde yedik…

İkinci, üçüncü günde de halk, kararlı duruşunu sergilerken Milletvekilimiz, ve Güzide Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Güzide Başkanları, halkını kutluyor ve bu asil duruşlarını tebrik edip bu asil davranışı tebrik ettiler. Gerçekten de kayda değer konuşmalar yaptılar ve halkı kenetlediler.

Bu kararlı duruşun karşısında hangi güç durabilirdi? Sabahlara dek süren uzun uzun bekleyişler, halkın arasına karışıp halkını kutlayan liderler, bir kez daha Siverek’i Siverek yaptı. Darbeler, Muhtıralar, Darbe girişimleri Eylemler ve Ayaklanmalar…

Bu ülkede alışılmış bir çaresizliğin sembolüydü darbeler, muhtıralar. Kendilerini halkın efendisi zannedenlerin beyinlere yerleştirdikleri çaresizlik, artık çöp arabalarıyla durdurulabiliyordu. . Allah, Peygamberi bir örümceğin ağıyla korumuştu hatırlarsanız…

Evet, Belediye Başkanımızın cesurca çöp ve hafriyat kamyonlarıyla çepeçevre sardığı askeri kışlalar, tankların kışlalarında kalmalarının zamanının geldiğini öğretiyordu.

Evet gelecek nesillere güzel bir miras bıraktık kanımca. 1960 darbesinde halk bu tepkiyi gösterseydi belki sonrakiler olmazdı. Ortadoğu’daki Firavunlara olan isyanlarda da halk, bu kararlığı sergileseydi kanımca zafer zor değildi.

Anadolu Halkının farkı burada olmalı... Lider Ülke olma farkı bu olmalı.. Bu ülkenin gerçek sevenleri tüm sevdikleriyle alanlara inebiliyorsa, kefenlerini giyip ölmeye her an hazır olduğunu belirtiyorsa, bu halkın yavrularını bir daha tilkiler yiyemeyecektir.

Tek bir yağma yok, tek bir şiddet yok… Elhamdülillah.

Şiddet ve yağma bekleyen darbeseverler, iftira ve yalanlarla Suriye fotoğraflarını darbesavar halka mal etmeye çabalıyorken, Allahın yardımıyla rezil oluyorlar…

Teşekkürler Anadolu Halkı, Teşekkürler Siverek’in Braveheart’ları, efendilik taslayanlara iyi bir ders verdiniz. Yaptığımız işi daha çok sevmemizi sağladınız. Allah yar ve yardımcımız olsun… Selam ve muhabbetle.

Bu yazı 2484 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum