ARKADAŞIM HALİT
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kirvem Qadé Emkosanın arka tarafında Bülbülanların evi vardı. Evin reisi Mehmet Amca Hürriyet Caddesinde dededen kalma büyükçe bir kahvehane işletiyordu. Siverek toplumunda birçok insan gibi o da babasının ismiyle tanınıyordu. Herkes ona Mehmeté Cımdé Abo Bülbül-i diyordu.
Siverek Hayvan Pazarında ekmeğini hayvan alım satım işiyle kazanan esnaf takımı ve hayvanlarını satışa çıkaran köylülerin devam ettiği Abucımonın kahvehanesi günün her saatinde dolup taşardı. Sabah serinliğinde alım satım işini tamamlayan cambazlar alacak verecek hesabını bu kahve ve kahve önündeki kaldırımda oturarak görürdü. Burda her gün çuvallar dolusu para el değiştirirdi.
Kahvenin önünde üç ya da dört tane büyük dut ağacı vardı. Kocaman dalları ve sık yapraklarıyla devasa bir şemsiyeyi andıran bu yaşlı ağaçlar geniş bir alanı gölgesiyle serinliğe boğuyordu. Sıcaklardan bulanan müşteriler dut ağaçlarının gölgesine sığınır, kendilerini sanki Karacadağ sırtlarında yedi direkli çadırlarda oturmuş, aşiret reisleri gibi rahat hissederlerdi. Dallarında olgunlaşan iri dutlar birer dolu tanesi gibi müşterilerin masasına düşerdi.
Bir ahtapotun kolları gibi dört bir yana sarkan ağaç dallarına çok sayıda serçe konardı. Sabah ve akşam serinliğinde kuşlar ortalığı şamataya boğardı. Gün ortasına doğru sıcaklar bastırınca kuşlar ortalıktan çekilir ve her yer sessizliğe gömülürdü. Bu kez de ortaya çocuklar çıkardı; aile bütçelerine katkıda bulunmak için ellerinde kova öğle sıcağında buzlu su ve ayran satardı.
Kahvenin hemen arkasında tarihi Abdalağa Hamamı vardı. Üç asırlık olmasına rağmen halen işler durumdaydı. Zamana direnen ve yer yer yıpranan hamam Siverekin tarihi eserleri arasında yer alıyordu. Hamamın suyu Siverek çöpçüleri tarafından taşınan ve hamamın arkasındaki boş alanda biriktirilen çöplerin yakılmasıyla ısıtılıyordu.Yanan çöplerden gökyüzüne durmadan dumanlar yükselirdi.
Mehmet Amcanın üç oğlu sabahtan gecenin ilerleyen saatlerine kadar müşterilerine hizmet sunardı. Ocakta çalışan Baba Mehmed-é Cimé Abo-bülbüli sert mizaçlı birisiydi. Esmer, kısa boylu, kan çanağına dönmüş gözleri, asık suratlı ve çok ciddi biriydi
Kahvenin caddeye bakan duvarında Yılmaz Güneyin çerçeveli siyah beyaz bir fotoğrafı dururdu. Kardeşlerin büyüğü Fahri Bülbül duruş ve hareketleriyle Yılmaz Güneyi taklit eder ona benzemeye çalışırdı. İşitme konusunda az buçuk sorun yaşayan Sezai kahveye en çok emek verenlerdendi. Benimle aynı yaşta olan Sezai sabahın köründen gecenin geç saatlerine kadar hep ayaktaydı. Yorgunluktan ayaklarına karasular inerdi. Ayak tabanları güçlensin diye -birçok meslektaşı gibi- o da ayaklarına içine tuz karıştırılmış kına yakardı. Sezainin işi zordu. Dur durak nedir bilmezdi. Müşteriler en çok onunla muhatap olurdu. Sezainin bir küçüğü Servet arada sırada babasına yardıma gelirdi.
Servetin dört-beş yaşlarında küçük bir kardeşi daha vardı. Servet bazen onu elinden tutar evden kahveye getirirdi. Sanırım dedesi Cımo Bülbülün ismini vermişlerdi. Bu yüzden herkes ona baba diyordu.
Mehmet Amcanın eşi Hacice Abla çok iyi bir insandı. Hacice Ablanın akrabalarımızdan Siyahhanlarla ve kapı komşumuz Mehmet-é Xec da Eboy ile yakın bir ilişkisi vardı. Bu yüzden annemle arası iyiydi. Bazen bize gider gelirdi. Hacice Abla esmer, uzun boylu, güzel yürekli bir kadındı. Dört oğlu ve biri küçük diğerleri yetişkin toplam beş kızı vardı; Lütfiye, Emine, Gülten, Canan ve Zara. Büyük kızı Lütfiye annesi gibi esmer ve uzun boyluydu. Ortanca kızı Emine bir dönem okula gidip geldi ve sonra okulu bıraktı.
Siverek Çarşısında esnaflığıyla tanınan Mehmet-é Bulbul kardeşi Ahmet ile kapı komşuydu. Mehmet Amcanın tersine uzun boylu, beyaz tenli ve güleç yüzlüydü. Eşi Kadriye Abla iyi bir kadındı. Ahmet Amca pençesine düştüğü bir hastalığa yenik düşerek yaşama çok erken yaşlarda veda ettiğinde çocukları daha çok küçüktü. Sedat babasına çok benziyordu. Mahalleden arkadaşımdı.
Mahallemizin renkli simalarından Bülbülan ailesine ne oldu, nerelere savruldular, bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla Servet abisinin elinden tutup çarşıya getirip götürdüğü kardeşi Baba yıllar sonra basit bir nedenden ötürü yaşanan bir tartışma sonucu hayatını kaybetti. Anne Hacice Abla zamansız gidenlerin uyuduğu Siverek Mezarlığına yaptığı bir ziyaret sırasında caddenin karşısına geçmek isterken dikkatsiz bir sürücünün çarpması sonucu talihsiz bir şekilde yaşamını yitirdi. Ailenin diğer bireylerine ne oldu, kim kaldı, kim gitti, bilemiyorum, ama Hacice Ablanın ölümüne ilişkin bir meseleyi yazımın ilerleyen bölümlerinde yeniden ele alacağım.
Mehmet-é Abocımo Bulbulün evlerinin arkasında Mahmut-é Reşan oturuyordu. Mahmut Amca mahallenin muhtarıydı ve halam İmhan ile komşuydular. Kısa boylu, gözlüklü birisiydi. Bizim evden biraz uzak oturdukları için aileyi yakından pek tanımıyorduk. Hatırladığım kadarıyla liseye giden iki oğlu vardı.
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya / Hollanda
Önemli not: Bu yazıya konu ettiğim aile veya şahıslarla ilgili bilgisi olanların bildiklerini benimle özelden paylaşmalarını önemle rica ediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR