ARKADAŞIM HALİT
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kirvem Qadten söz ederken onların kış aylarında kullandıkları KÜRSİden söz etmemek katiyen olmaz. Siverekte odun alacak kadar parası olmayanlar kış aylarında daha ucuza mal olduğu için ısınma sorununu KÜRSİ denilen bir sistemle halederdi.
Size şöyle tarif edebilirim. Kürsi; dört ayaklı tahtadan yapılmış sıradan bir masayı andırıyordu. Normal bir masanın tersine kürsinin ayakları oldukça kısaydı. Isınma sorununu Kursiyle halletmek isteyenler bu masayı tersine çevirerek odanın ortasına daha önceden kazdıkları çukurun üstüne yerleştirir, üstüne de ince bir yorgan örterlerdi. Çukurun içi ise kömür közüyle doldurulurdu. Kömür ateşi kürsünün içini ısıtınca ev halkı ısınmak için kürsüye sokulur, yorganı bir köşesinden kaldırarak ayaklarını kürsünün içine doğru uzatırdı.
Kirvem Qadların nüfusu fazla olduğundan bütün aile bireyleri zar zor kürsiye yerleşirdi. Fakat böyle de olsa kendilerine her gittiğimde beni de seve seve aralarına alırlardı.
Eskiden kalma bu ilkel ısınma sistemi Siverekte 1960lı yılların sonlarına kadar yoksul aileler tarafından yaygın olarak kullanıldı.
Kirvem Qadların evinde çorba saat kaçta hazır olur, sofra saat kaçta kurulur artık ismim gibi ezberlemiştim. Onlar da benim saat kaçta kapıya geleceğimi, ne zaman içeriye damlayacağımı az çok tahmin ediyordu. Kirve Qadın başıyla bir işaret vermesi sofrada ve kürside bana da hemen yer açılması anlamına geliyordu. Yorganı kaldırıp kürsünün altına ayaklarımı uzatınca kirve Qad dedemden başlayarak bütün aile bireylerimizin hal ve hatırını bir bir sorardı.
Derken sıra -daha önce de değindiğim gibi- sabah kavaltısının vazgeçilmezi mercimek çorbasına gelirdi. Hewé Kirvenin sabah erkenden ocağa oturttuğu bakırdan yapılma kocaman mercimek tenceresi uzun bir kaynamadan sonra tam kıvamına gelince ateşten indirilirdi. O kadar sıcaktı ki kaynamaya devam ederdi. Çok dikkatlice kürsiye yakın bir yere bırakılırdı. Dumanı üstünde tüten çorba bakır tencereden kalaylı bir leğene boca edilirdi. Etrafa hoş bir koku yayılırdı.
Leğeni iki yanından kavrayan Hewé Teyze onu getirip kürsinün ortasına bırakırdı. Dışarlar soğuk, yerler kar, Kirve Qadın evinde sıcacık kürsi, sıcak ortam ve dumanı tüten bir leğen dolusu mercimek çorbası! Keyfime diyecek olmazdı.
Leğenin etrafına bırakılan üst üste tepelenmiş esmer yufka ekmeği, önümüze bırakılan tahta kaşıklar ve tabi ki kuru soğana uzanarak başlardık çorbayı kaşıklamaya. Kirvem Hevénin nasırlı ellerinden çıkan lezzetli çorbaya esmer buğday ekmeğini bandırmak dünyanın en zevkli işiydi benim için. Biz çorbamızı kaşıklarken Kirve Qad bize gençliğini, o günlerden kalma anılarını ve birbirinden ilginç eski zaman hikâyeleri anlatırdı. Kirve Hevénin çorbasına ve Kirve Qadın hikâyeler anlatmasına bayılırdım. Annemin karşı çıkmasına rağmen elime en ufak bir fırsat geçtiğinde soluğu Kirve Qadın evinde alırdım.
Kirvem Qadé Emkosan, çatısı altında hüzünlü anılar biriktirdiği bu evini daha sonra Almancı bir aileye sattı. Şehir dışında Abdalağa Mahallesinde kendine bir ev satın alarak oraya yerleşti. Orası bağ ve bostanlarına daha yakındı. Üstelik ikinci eşinden çocukları da aynı mahallede oturuyordu.Kirve Qadlarla olan diyaloğumuz uzun yıllar devam etti. Kirvemin eski evini satın alan Almancı aile evi yıkarak yerine birkaç dükkân inşa etti. Saygıdeğer kirvem Qadé EMKOSAN ailesinden kimler kaldı, kim nerde yaşıyor, merak eder dururum hâlâ.
Devam edecek
Kadir Büyükkaya / Hollanda
[email protected]
Önemli not: Bu yazıya konu ettiğim aile veya şahıslarla ilgili bilgisi olanların bildiklerini benimle özelden paylaşmalarını önemle rica ediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR