CUMA HUTBESİNDE ŞEHİTLİK ANLATILDI

Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde bu haftaki cuma hutbesinde "İslamda Şehitlik ve Gazilik" kavramları anlatıldı.

CUMA HUTBESİNDE ŞEHİTLİK ANLATILDI
15 Mart 2013 - 11:45

Sırf rıza-i ilahi için savaşırken yaralanan kimseye gazi, öldürülene de şehit denilir. Allah yolunda savaşırken canını feda etmiş kimselere şehit denilmesinin nedeni, cennete gireceklerine şahitlik edilmesi ve Allah'ın kendilerine sunduğu ikramlara şahit olmaları sebebiyledir.

Her savaş meydanında ölen şehit, her yaralanan da gazi değildir. Şehitlik ve gazilik mertebesine ulaştıran, rıza-ı ilahi ve rıza-ı ilahiyi celb edecek meşru sebeplerdir. Bunun dışında başka şeyler için feda edilen hayatlar ve bedenler ziyan olmuş demektir.

İslam’da asıl olan insanın yaşaması ve yaşatılmasıdır. Bu sebeple barış ve huzurun muhafazası esastır. Ancak meşru ve zorunlu sebeplerin ortaya çıkması durumunda müminin canını seve seve feda etmesi de asli bir görevdir. Yeri ve zamanı gelince bundan kaçanları Yüce Allah şöyle kınamıştır: “Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka bölüğe katılmak maksadı dışında, o gün arkasını düşmana dönen kimse Allah'dan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü bir yerdir!

Muhterem Müslümanlar!

Şehit, hayatını feda ettiği için Allah da ona mahiyetini anlayamadığımız bir hayat ve bunun yanı sıra bolca ihsanlar bahşetmektedir. Bu durumu Yüce Kitabımız şöyle haber vermektedir: “Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.” Bu ikramlar karşısında şehidin taşıdığı arzuyu da Peygamber efendimiz (s.a.s) şöyle haber vermektedir: “Yeryüzündeki her şeye sahip olsa da, cennete giren hiç kimse tekrar dünyaya dönmek istemez. Ancak şehit, gördüğü ikramdan dolayı dünyaya dönmeyi ve on kere şehit olmayı arzu eder.”

Şehitlik, Peygamberlik makamından sonra en büyük mertebelerden olup Peygamber Efendimiz (s.a.s)in “Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar diriltilip öldürülmeyi, sonra tekrar diriltilip öldürülmeyi arzu ediyorum” buyurarak ifade ettiği yüce bir mertebedir. Hz. Peygambere ev sahipliği yapan Ebu Eyyûb el-Ensârî’nin seksen yaşını aşkın olduğu halde İstanbul’un fethine katılması ve İstanbul surları önünde şehit olması şahadet arzusunun yaşı ve vakti olmadığının en güzel örneklerindendir.

Muhterem Kardeşlerim!

Yakın akrabasını şehit veren kimselerin gözyaşları, sadece dünyadaki birkaç günlük ayrılık içindir. Zira Yüce Allah buyuruyor ki: “Allah müminlerin canlarını, cennet karşılığında satın aldı… O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin, işte bu büyük kazançtır.”Ayrıca o kimseler şehit olan yakınlarıyla ahirette bir araya geleceklerdir. Çünkü Rasûlüllâh (s.a.s) efendimiz buyuruyor ki: “Şehit hane halkından yetmiş kişiye şefaatçi kılınacaktır.” Şahadet umuduyla yola çıkmış olan gaziler, her ne kadar şahadet şerbetinden içmemişlerse de Allah Rasûlü’nün şu hadisi onların da gönüllerine de su serper mahiyettedir: “Bir kimse Allah (c.c) yolunda şehit olmayı can-ı gönülden isterse, yatağında ölse dahi, Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.”

Bu vesileyle bütün şehitlere Allah’tan rahmet gazilere bereketli ömürler dilerken hutbemi M.Akif ERSOY’un o meşhur sözleriyle bitirmek istiyorum:

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış, duruyor Peygamber


Bu haber 2403 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Dusak, Siverek'teki kazalarla ilgili Karayolları Genel Müdürü ile görüştü
Dusak, Siverek'teki kazalarla ilgili Karayolları Genel Müdürü ile...
Tokat'ta 5,6 büyüklüğünde deprem korkuttu
Tokat'ta 5,6 büyüklüğünde deprem korkuttu